Rekabet
- enisegokbayrak
- Apr 25, 2024
- 2 min read
2000’lerde şöyle cümleler anımsıyorum kimden olduğunu hatırlayamadığım; ileride çocuğum olursa yarışacağı sporlara göndermem, rekabet ve hırsı güçlendiriyor. Ya o zamanlarda henüz evlilik hayali kuran yaşça büyük kişilerden ve belki yaşıtlarımdan…
Kulaktan dolma bilgilerle hırs ve disiplinin en uç noktalarını göz önünde bulundurarak söyleniyordu sanırım bunlar… kim bilir…
Pek tabii iki uç nokta arasındaki insanın kendi ruh ve beden dengesinin terazisini es geçerek, insan potansiyelini göz ardı ederek robotlaşmış büyük laflarmış aslında. Kimse aradaki gelişimin, sınırın, dengenin farkında olmadan ağızdan çıkan cümleler. Kimisi kendi deneyimine göre, kimisi deneyimle(ye)mediğine imrenerek, kimisi de idealin o olduğunu kendince düşünerek etmiştir herhalde…
Doğ, iyi okula git, popüler hobilerle uğraş, iyi bir iş bul, iyi biriyle evlen, çocuk yap, öl.
Tüm bunlara baktığımızda aslında gerçek olmayana düşüncelerle adapte olmak gibi geliyor. Yolda yürürken kimse nefesini hissetmiyor sonuçta, telaşla ya bir sonraki toplantısını düşünüyor, ya gideceğe yere yetişebilecek mi onu düşünüyor, ya bilmem kaç zaman önce olmuş bir durumla kendini yiyor bitiriyor, ya gideceği tatili düşünüyor, ya kafasında diyaloglar kuruyor, ya da olmayacak bir ihtimale takılmış devam ediyor… bazen yeri geliyor insan burnunun içindeki acıyı bile fark etmiyor, ayağını burkuyor bir şey yokmuş gibi devam ediyor, ya da geçer yahu büyütmeye de gerek yoklar…
Ama arada kimse kendi potansiyelini, sınırını, dengesini düşünmüyor. Herkes çalışkan olmak istiyor, herkes en iyisini olmak istiyor, herkes en bakımlı görünmek istiyor, herkes trendin en iyisini takip etmek istiyor, herkes en iyi yemeği yemek istiyor, en popülerini, en yarış haline ne sokacaksa onu istiyor. Hırslanıyor, etrafında görüyor ‘ben de yahu’ diyor ama kimse potansiyelini görmüyor. 2000’lerin başında konuşulan konular neden farklı şekillerde ama aynı devam ediyor?
Etrafımda gördüğüm, kendim de dahil olmak üzere maalesef kötü ortamlarda yetişmiş insanlarız. Potansiyelimizi göz ardı edecek şartlarla kuşanmış, o şartların doğru mu yanlış mı, bize uygun mu değil miyi tartmaya ihtiyaç duymadan robot gibi yetişen insanlar… Şimdi herkes şikayet ediyor sosyal mecralardan etkilenmekten… Ne yapacağını bilmeyen insanlar için rehber niteliğinde oysa… O şundan çok iyi para kazanmış, dur ben de bakayım, bi deneyeyim… Yahu arkadaşım bi’ dur bakalım senin eğitimin, koşulların, yetilerin uygun mudur? Hayır hayır o yaparsa, sen de yaparsın… yeri gelip hakarete düşecek cümleler… toplulukları tanımlamaya gerek yok bu durumda, herkes benzeri şeyleri yaşamıştır zaten hayatında.
Kimse bilmiyor ki ne yapacağını! Neye uygun olduğunu, potansiyelini… hiç görülmemiş yanlarını ortaya çıkaramayacak kadar bastırılmış, eleştiri bombardımanıyla yetişmiş ve yaşayan biz zavallı insanlar. Sırf bu dandik politikalar yüzünden kendini es geçmiş, yediği yemeği bile gözü görmeyen, heves ettiği bir şeye adım atamayan, öz güvenini popüler olanla uğraşarak bastıran, belki henüz kendini göstermeye cesaret edememiş kişiler ya da sırf başladığı işi yarım bırakmak olmaz lafından ötürü acısını ya da stresini hissedemeyen insanlarla dolu.
Ne oldu? E hani baleye göndermeyecektik çocuklarımızı disiplini mahvediyor diye, hani rekabet ettiğin sporlar yaptırmayacaktık…
Halbuki bu dünya, domatesi sevmediğinin farkında olan insanlarla dolu olmalıydı.
留言