top of page

Mesafe.

  • Enise Gökbayrak
  • Nov 26, 2023
  • 2 min read

Günlerdir yazıyorum yazıyorum, siliyorum ama aklımda. Öyle güzel konular vardı ki aklımda hepsini unuttum. Güzel yazılar çıkardı. Olmadı.


Evde misafir var, e ben de gürültülü bir insanım, ayaklarımı basmam bile tok bir ses çıkartır. Bir sürü insan kasten yaptığımı sanabilir ama maalesef kişilerin kendi gerçek dışı düşüncelerinden ibaret. Ayaklarımı hissetmeye başladığımdan beri bu durum böyle. E böyle olunca da geçtim balkona, çok ses yapmayayım diye biraz kitap karıştırdım, bir de yazmayı denemeye oturttum kendimi. Bakalım ne çıkacak bugün. O güzel konularım gitti, yerine sığ bulduğum düşünceler geldi. Belki gerçekliği bile şüpheli. Evet, düşüncelerin gerçeklikle uzaktan yakından alakası yok. Gerçekliğin kendini gerçekleştirmesi lazım, yani olması... bir şey gerçekleştirmiyorsa orada konusu geçecek bir şey yoktur, boşa lakırdıdır, gereksiz kafa yorgunluğudur, insanı ve diğer insanları yorar.


Hah! Şimdi hatırladım bir konuyu.


Düşünüyordum, en çok zihnim nerede kalıyor diye. Kime öfkeleniyorum, o öfke nerede kalıyor diye. Genelde alışkanlıktır haricîmizdeki insanlara kızmak, öfkelenmek, yorumlamak, davranışlarından alınmak ve en son görüştüğümüz anda kalır ve ara uzadıkça o his de uzar.


Hayal edin; o anda 1 ip makarasını başlatıyorsunuz ve bu ana kadar hiç durdurmadan o ip açılıyor. Ne kadar dolaştı ortalık değil mi? Belki kilometrelerce yol gitti, belki sadece kendi etrafında döndü, markete gitti, alışverişe gitti, işe gitti, uçağa bindi, evin içinde kaç tur döndü... Halbuki olay o masada kaldı. Herkesin durumları 7865 kere değişti, sen de değiştin. Mesafeli ilişkilerde en temel sorun bana kalırsa. Ben hayatım boyunca hep mesafeli ilişki, iletişimde olduğum için belki de düşündüm üzerine bu kadar. Arkadaşıma öfke duysam, iki görüşme arası aylar sürüyor, aileye kızsam yine aynı süreler... o ipi orada bırakmazsam, ip çok kötü ayağıma dolanıyor. Halbuki ortada o kadar tutacak mesele kalmıyor ama sen kendini bir türlü gerçekleştir(e)meyen fikirlerinle orada hapsoluyorsun, sıkışıyorsun, sıkıştıkça kendini kışkırtıyorsun, kışkırttıkça iyice hücrelerine işliyorsun. Bence, duygu durumunu izlemek bu noktada işe yarıyor. İzleyince o ipi hiç açmıyorsun ya da uzatmadan yerine koyuyorsun ya da unutuyorsun çoktan.


Bir süredir günübirlik İstanbul'a sık gidiyoruz, arkadaşlarımı, ablamı görmeden dönüyorum. Tam köprüden geçerken aklıma düştü, iletişimde fiziksel mesafe gerçekten zorlu bir konu çünkü baktığında aslında sürekli bir iletişim yok. O anda ve seyrek. Gerçeklik yok. Bahsettiğim arkadaşlığın ya da aile iletişimin kalitesi, sağlamlığı vs değil. Gerçeklikten bahsettiğim gerçekleştirme. Başa çıkması zor ama ipi bırakırsan kolay.


Şimdi tekrar düşündüm de aslında o kadar uzak olmaya da gerek yok, aynı evde yaşadığın, şehirde yaşadığın insanlarla da yaşıyorsun. Küsmek mesela, alınmak, cezalandırmak.. kendini hiç gerçekleştiremeyen eylemler. Gerçek olmayan fikirler, düşünceler ve dolayısı ile hisler. Yapay, sığ ve gelişmemiş geliyor kulağa. Bu tutum(lar)a meyilliyiz çok, kültürel olarak da...


Anlık alınmak, öfkelenmek doğal ama anlık hepsi. Hiç bir sevinç veya mutluluğun da ebedi olmadığı gibi bu tür negatif olarak tanımlanan hislerin de sürekliliği yoktur. Alışkanlık haline getirdiğin noktada sen de değişmeye veya o devamlı tuttuğun hisse dönüşmeye başlıyorsun. Bence çoğu evliliğin sonlanmasındaki en büyük sebep de budur. Fiziksel olarak değil ama ruhen mesafe uzuyor. O ip öyle dolanıyor ki etrafında istesen de artık yakınlaşmıyorsun. Sadece evlilik değil aslında, tüm iletişimde olduğun kişilerle de... aile, arkadaş, eş, dost...


Duygu durumuna bi şöyle bir göz atmak iyidir, seni gerçekliğin içine sokar. Hakiki olmayandan uzaklaştırır. Bedenine girersin tekrar, sabitlenirsin. Netlik ayarı gibi bir şeydir.


Sevgiler,

EGO



 
 
 

Comments


RECENT POSTS:
SEARCH BY TAGS:

© 2023 by NOMAD ON THE ROAD. Proudly created with Wix.com

  • b-facebook
  • Instagram Black Round
bottom of page