top of page

Aidiyet.

  • Enise.
  • Nov 15, 2019
  • 3 min read

Bu zamana kadar hiç ait olmadım, ait hissim olmadı. İskoçya'da da olmadı, İstanbul'da da olmadı. Balıkesir'de de olmuyor. Aslında bir şeyler oluyor, gerçekleşiyor, geçip gidiyor ama aitlik hissi olmuyor. İskoçya'da olmama sebebini yabancı ülke olduğu için sanıyordum, İstanbul'u kalabalık ve saygısız bir şehre dönüştüğü için, Balıkesir'e yabancı olduğum için. Zamanla olur diye düşündüm.

Şimdi ait olmakla ilgili çemberi biraz daha daraltıyorum; aileye aitliğim olmadı, hiç öyle ait hissetmedim. Daha çok mallarıymışım gibi hissettim çünkü anne ve baba olmak daha önce de yazdığım gibi bir ego meselesi. Malları olduğum için beni çeşit çeşit illüzyonlarla satın aldılar. Çok acı ama çoğumuz böyle yetiştirildik.

Şu an yaşadığım ev 6. evim. Hiç bir eve ait hissetmedim. Evlenince yaşam partnerime karşı bu duygu oluşur, birlikte yaşadığımız alana ait hissederim dedim. Bekledim, beklediğim gibi olmadı her zamanki gibi. O da olmadı. Bahsettiğim şehirleri, evleri, aile bireylerini, partnerimi çok seviyorum ama aitlik duygusu yok. Evet evet, yok! Ne zaman var biliyor musun? Binaları, ilçe merkezlerini zor görecek kadar dağlara, tepelere, ağaçların yanına çıktığım(ız)da var. Yürürken, ayak tabanlarımla bastığım yeri hissettiğimde var. Bidon'la zaman zaman acayip uyumlanıyoruz, sanki enerji bedenlerimiz haberleşiyor kendi aralarında, böyle zamanlarda var. Güneşe baktığımda var, yağmur ve karanlığı kabul ettiğimde, uzun uzun içime çektiğimde var, nefeslerimi hissettiğimde var.

34 sene 9 aylık yaşamımda bugün, 15 Kasım 2019 Cuma günü sabah saatlerinde aidiyet duygusunun, herhangi bir maddeye, insana, hayvana, eve, kıyafete, vs... olmadığını idrak ettim ve iddamı arttırıyorum. Hazır mısın?

Ait hissetmek, aidiyet oluşması, aitlik duygusu bir hapishane. Böyle bir beklenti çılgınlık çünkü ait olmak, sahip olmakla eş değer. Sahip olmak, sahiplenilmek, başkaları veya başka maddeler tarafından sağlanan güven hissi... Hal bu ki insan kendine ait olmalı önce, doğaya ait olmalı, kendi doğasına ait olmalı, düşüncelerinden bağımsız olmalı. Böylelikle aidiyet arayışı ortadan kalkar. Her koşula, her ülkeye, her eve, her duruma, her insana ait hissedersin. Reddedeceklerin ortadan kalkar ve tam bağımsızlığını ilan edersin.

Bir vakittir düşünüyorum; hislerim anormal geliyor, böyle mi olması gerekir, evlilik böyle bir şey mi, yaşın geçiyor olması böyle bir şey mi, anlam aramak, ad koymak, sıfatlandırmak, kalıplar uydurmak, iletişim çağında iletişimsiz kalmak, zaman zaman her şeyden uzaklaşmak... Çünkü bana atalarımdan yadigar, her biri nur topu gibi milyon tane kalıp kaldı, modern hayatının çizdiği sınırlar kaldı, kurallar kaldı, iyiler ve kötüler kaldı, zıtlıklar kaldı, kendi sınırlarımı belirleyemeden onların sınırları kaldı. Kendi aitliğimi, kendime olan aitliğimi, bedenime olan aidiyeti hissedemeden onların aidiyet kuralları kaldı. Üstüme vazife değildi benim kendime ait olmam. Doğdum aileye ait oldum, yürümeye başladım mahalleye ait oldum, 7 senem doldu okula ait oldum, üniversiteyi seçerken başka insanlara ait fikirlere güvendim, işim bana ait değil ben işime ait oldum, aldığım herhangi bir uzmanlık sertifikasına ait oldum. Oldum da oldum. Olmayı bırakma fikri bundan 7-8 ay önce geldi. Olma hali beni o kadar zorluyor ki kendi aidiyetim oluşmuyor.

Etkinlikçiyim, yogacıyım, enise'yim, evliyim falan filan. Etkinlikçi olarak devamlı sosyal ve kültürel faaliyetlerde aktif olmalıyım, yogacı olarak vejeteryan ve fit olmalıyım, evli olurken kocamın ağzına bakmalıyım. Bunların hiç biri olmadı bende. Olmayınca da acabalarla doldu zihnim, mutsuz oldum, ters gittiğini düşündüm yine başkalarına ait fikirlerle, oyun kurallarıyla, kurdukları düzenle... Yine kendime ait olamadım. Meğerse kendime ait olamayınca da hep ait olacağım zamanı bekliyormuşum. Sen kendine ait olmak istemeyebilirsin, ben konforumu sağlamak için kendime ait olmak istiyorum. Onur'un kendisine ait olmasını istiyorum, Bidon'un kendisine ait olmasını istiyorum. Kıyafetlerimin kendime ait olmasını istiyorum, bilmem kimin belirlediği modaya ait olmasını istemiyorum. Kendine ait olmasını istediğimden ötürü hala çocuk dünyaya getirmeye sıcak bakmıyorum. Tüm bunlardan, insanların yanında bahsedince henüz onay almışlığım yok, üzülüyordum eskiden, başkaları tarafından desteklenemediğim için çünkü ben hep başkalarına ait oldum. Artık ihtiyacım azalmaya başladı, başka kişilere, durumlara karşı ihtiyacım azaldı. İşimle, hobimle, evimle yarattığım karmaşa olmayı bıraktığım noktada ferah olmaya başladı. Artık işim yok, ders vermiyorum. Bu da bir olmaya çalışma hali tabii :) ama hafifledi. Artık çirkin insan yok mesela benim için, sosyal statüsü ne olursa olsun insanları ciddiye alıyorum, ciddi almadığım insanlarda da ciddiye almama sebebim sosyal statüleri değil. Ait olduğum statülerin farkına varınca, vazgeçmeye de başlıyorsun. Kafanda yarattığın uçurumlar, farklılıklar, kompleksler, üstün görmeler de bir dengeye geliyor. Zıtlıklar azalıyor, zıtlıklar bir oluyor, bütünleşiyor. Başa gelen çekilirden hallice oluyor.

İnsanız, bulunduğumuz hayatta zor gibi gözükse de ilk önce kendime ait olmak istiyorum; başkalarının yazdıkları kitaplardan, başkalarına ait fikirlerdense bilgi bana doğamdan, doğal olandan gelsin istiyorum ve ancak bu şekilde birlik ve bütünlüğün gerçekleşebileceğine inanıyorum. Her koşulda, her şekilde, her duruma aidiyetin ancak bu şekilde oluşacağını düşünüyorum. O zaman bir şeyleri beklemeye gerek olmayacak, ANın tadı da enfes olacak.

 
 
 

Comments


RECENT POSTS:
SEARCH BY TAGS:

© 2023 by NOMAD ON THE ROAD. Proudly created with Wix.com

  • b-facebook
  • Instagram Black Round
bottom of page